
Girişimciler, hukukla yolculuklarının en başında karşılaşır. Çünkü girişimin kurumsal yapısının belirlenmesi ve ortaklar arasındaki ilişkinin kurgulanması ilk olarak çözülmesi gereken meseleler arasında yer alır. Kurumsal yapı ve ortaklar arasındaki ilişki girişim için temel bir düzlem tayin edeceğinden bu sürecin girişimciler tarafından bilinçli ve bilgili yürütülmesi de doğal olarak önem taşımaktadır.
İlk olarak, girişimciler bir ticari faaliyet yürüteceğine göre bu faaliyeti yürüten tarafın kim olacağı sorusunun başlangıçta yanıtlanması gerekecektir. Girişimcilerin bizzat bu ticari faaliyetin tarafı olması mümkünse de güvenilirlik, prestij, markalaşma ve ticari faaliyetin risklerini üstlenme gibi faktörler nedeniyle girişimin en kısa zamanda şirketleşmesi gerekir.
Şirketleşme aşamasında özellikle ticari faaliyetlerden doğan borçlardan şirketin ortakları olan girişimcilerin şahsi malvarlıklarıyla sorumlu tutulamamasını sağlamak için girişimciler, anonim şirket ya da limited şirket kurmaya yönlendirilir. Hatta avantajları nedeniyle girişimcilerin anonim şirketi tercih etmeleri daha yerinde olacaktır. Çünkü limited şirketlerde ortakların vergi, sigorta primi gibi kamu borçlarından sorumlu tutulması riski bulunmaktayken anonim şirketler ortaklarını böyle bir risk ile karşı karşıya bırakmaz. Böylece anonim şirket ortakları, şirketin hem ticari faaliyetlerinden doğan borçlarından hem de kamu borçlarından sorumlu tutulma riskini bertaraf eder. Bu durum da hem girişimciler hem de ilerideki potansiyel yatırımcılar için anonim şirketi tercih etme sebebi haline gelir. Ayrıca, anonim şirket, girişimcilerin ileride şirketteki hisselerini kısmen veya tamamen satmaları halinde meydana gelen değer artışının vergisinden muaf tutulma imkânı sağlar. Şöyle ki, ölçeklenip değerlemesi yükselen girişim şirketinin ortakları bu şirketteki hisselerini sattığında malvarlıklarında bir artış meydana gelir. Bu artıştan da %40’a varan oranlarda gelir vergisi doğacaktır. Ancak girişim şirketinin bir anonim şirket olması ve nama yazılı hisse senetlerinin bastırılmış olması halinde hisse bastırma tarihinden itibaren 2 yıl geçtikten sonra gerçekleşen hisse satışından gelir vergisi alınmaz. Böylece değer artış kazancı vergisi istisnası da anonim şirketi tercih etme sebeplerinden biri olarak öne çıkmaktadır.
Yukarıda açıklanan avantajlarından dolayı ister anonim şirket tercih edilsin ister limited şirket tercih edilsin, şirket kurma kararıyla birlikte ortaklık yapısının kurgulanması da gündeme gelir. Bu bağlamda şirketteki hisselerin oransal olarak nasıl dağıtılacağı ve şirket ortaklarının kendi aralarındaki, şirket ile aralarındaki ve üçüncü kişilerle aralarındaki ilişkilerin nasıl şekilleneceği belirlenmelidir.
Şirket hisselerinin nasıl dağıtılacağı ortakların üstlendikleri görevler ve bireysel önemleriyle doğru orantılı olarak kararlaştırılır. Ekibin, projenin, çalışanların yönetimi; teknik katkı, yaratıcı düşünce, iş bitiricilik; sarf edilen zaman/para ile yatırımcı ve müşteri bulmaya ve pazarlamaya katkı gibi roller ve nitelikler, bu süreçte etkin birer faktör olarak gündeme gelecektir.
Ne var ki, şirket hisselerinin hangi oranda dağılacağının belirlenmesi, ortaklar arasındaki matematiği kurmak ve çeşitli detayları belirlemek için tek başına yeterli değildir. Her ne kadar şirketin esas sözleşmesi şirketin yapısına ve yönetimine dair bir rejim öngörse de esas sözleşmenin içeriğinin sınırlı olması ve kamuya açık olması ortaklara geniş ve gizli bir oyun alanı sağlayamamasına yol açar. Bu nedenle ortaklar, hissedarlar sözleşmesi (ortaklar sözleşmesi, pay sahipleri sözleşmesi, shareholders agreement) düzenleme yoluna gider. Hissedarlar sözleşmesi ile ortaklar; şirket yönetiminin nasıl şekilleneceğini, ortakların şirketteki rollerini, belirli ve asgari bir süre boyunca ortakların şirkette kalmaya devam edeceğini belirleyebilirler. Ortakların şirketle rekabet etmemesi ya da şirketin fikri ve sınai mülkiyete konu değerlerinin korunması da düzenlenebilir. Ayrıca ortaklar, çeşitli pay opsiyonları öngörerek şirket paylarının devrini kontrol altına alabilirler. Hissedarlar sözleşmesi ile şirketin mevcut ya da gelecekteki çalışanları için bir hisse havuzu yaratılıp çalışan hisse opsiyon planı için bir temel oluşturulması da mümkündür. Hissedarlar sözleşmesindeki yükümlülüklerin ihlali halinde uygulanacak tazminat ve cezai şart yaptırımları da düzenlenerek ortakların kendi aralarındaki, şirket ile aralarındaki ve üçüncü kişilerle aralarındaki ilişkilerin gerektirdiği sorumlulukları yerine getirmesi de temin edilebilecektir. Yukarıda açıklanan sebeplerle girişimcilerin mümkünse şirketleşmeden önce bir hissedarlar sözleşmesi düzenleyip imzalaması önerilir. Böyle olmakla birlikte bu süreçte danışmanlık alınması bir maliyet kalemi oluşturacağından kuruluşta olmasa da ilerleyen süreçlerde bir hissedarlar sözleşmesi imzalanması girişimciler için faydalı olacaktır.
Av. Ahmet Yaşar
ahmet.yasar@yasarlaw.com